Türkiye’de Kentleşme

Batı’da, Sanayi Devrimi sonrası kırsaldan kent merkezlerine büyük bir toplumsal hareketlilik başlamıştır. Bunun sebebi sanayileşmenin gerektirdiği işçi istihdamıdır. Türkiye’de de 1950 sonrası kent merkezlerine yoğun göç oluşmuştur fakat bunun tek sebebi işçi istihdamı değildir. Akşit, Türkiye’deki iç göçleri üç döneme ayırmıştır:

  • 1950’lere kadar Türkiye köy modernizasyonu ve ulus devletin oluşum sürecinde Anadolu’ya göçen bazı grupların iskânı ile ilgilenmiştir.
  • 1950- 1985 arası dönemde, Türkiye nüfusu köyden kente ve/veya Anadolu’nun büyük kentlerine akarak harmanlanmıştır.
  • 1985 sonrası dönemde Güneydoğu’dan büyük kentlere zorunlu göç dalgası oluşmuştur. (Akşit, 1998; akt. Kaya, 2009, s.63)

Türkiye, II. Dünya Savaşı’nın bitimine kadar kentleşmeye dair bir çalışma yapmamıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyada ön plana çıkan insan hakları, demokrasi gibi istemler sonucu, değişen yönetimin de etkisiyle liberal politikalar benimsenmiştir.  Tarım alanlarının bölünmesi, serbest piyasa, traktörün kullanılmaya başlanması gibi etmenler toprağı olmayan köylüyü şehre itmiştir. 1950- 1960 yılları arasında hızlı bir kentleşme yaşanmıştır. Kentli nüfus 1950’de 5 milyon 244 bin iken, 1960’ta % 69 oranında artarak 8 milyon 860 bin kişi olmuştur.

Hızlı kentleşme beraberinde birçok sorun getirmiştir. Devlet, savaş tedirginliğinden dolayı kentlerde konut oluşturmadığından, göç eden halk, devletin arazilerine yerleşmiş ve kentlerde gecekondulaşma başlamıştır. . 1948 yılında Türkiye’de 25-30 bin gecekondu varken, 1953’te bu sayı 80 bine ulaşmıştır. Devlet, 6188 sayılı yasa ile gecekondulara af getirmiş ve bunun sonucunda 1960 yılında gecekondu 240 bine çıkmıştır.

https://tr.pinterest.com/pin/762937993099764681/ adresinden yararlanılmıştır.

1950- 1985 arası dönemde, kentleşme hızı artmıştır. Birçok yerleşke kent olmuştur. Gözle görülür bir endüstrileşme olmamasına karşın, kent sayıları artmış, 1960 yılında orta ve büyük kentlerin sayısı 27’ye çıkmıştır. 1963 yılında ilk kalkınma planı oluşturulmuştur. İlk planda (1963-1967) yıkım yerine ıslah/iyileştirme stratejisi, ikinci yol olarak tasfiye/ortadan kaldırma ve son yöntem olarak da önleme stratejisi geliştirilmiştir. İkinci planda (1967-1972) önlemeye öncelik verilmiştir. Konut yapımında gecekondu sahibinin emeğinden de faydalanılması amaçlanmış ancak imece yönteminden beklenen başarı elde edilememiştir. Üçüncü planda (1973-1977) gecekondulaşmanın ekonomik büyüme ile çözümlenebileceği fikri hâkimdir. Dördüncü planda (1978-1983) gecekondulara altyapı hizmetlerinin götürülmesinden söz edilse de bu gerçekleşmemiştir (Genç, 2014). Kalkınma planları, tarımın azalmasını, sanayileşme ve hizmet sektörünün yükselmesini sağlamış, dış kaynaklara bağımlılığın azaltılmasına yaramıştır.

1985 sonrası dönemde, Güneydoğu’da yaşanan terör olayları kentleşmede yeni bir dalganın oluşmasına neden olmuştur. Zorunlu göç sebebiyle ilk önce Diyarbakır, Van gibi il merkezlerine, daha sonra İstanbul, İzmir, Antalya, Adana, Gaziantep gibi büyük şehirlere göç eden kalan halk, kentleşme sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Zorunlu göçe uğrayanların sayısı bir ila üç milyon arasındadır. Bu dönemde göçe sebep olan üç etken vardır: terör olayları, turizmin canlanması ve sanayileşmenin etkisi.

Kentleşmeye sebep olan bazı faktörler vardır. Kırsal verdikleri ve kentin vaat ettikleri arasında tercih yapmak zorunda olan birey, geçinebilmek kaygısıyla kenti seçebilmektedir. Kentleşmenin temel dinamikleri şunlardır:

  • Ekonomik nedenler: Kırsalda üretim imkânları sınırlı, kentlerde ise iş imkânının fazla olması, tarlası bölünen, traktörler sebebiyle çalışacak iş bulamayan insanları kentlere itmiştir.
  • Politik nedenler: Menderes döneminde Sovyetleri bırakıp NATO’ya giren Türkiye, Amerikan destekli bir politika tercih etmiştir. Liberal politika sanayileşmenin artmasını sağlamış ve Türkiye ticarette ivme kazanmıştır fakat Marshall Yardımlarının tarımda makineleşmede kullanılması kırsalda insana ihtiyacı azaltmış ve göçe yol açmıştır.
  • Tarım alanındaki gelişmeler: Toprak mülkiyetinin eşit olmayan dağılımı, tarım gelirinin düşük olması, nüfus artması fakat iş imkânlarının düşmesi kırsaldaki nüfusun kentlere göç etmesine yol açmıştır.
  • Ulaşım ve iletişim imkânlarının gelişmesi: Kırsalda yaşayanların şehrin imkânlarını öğrenmesine vesile olan iletişim kanalları, göç etmekte tereddüt edenlere umut olmuştur. Ulaşım ve haberleşme imkânlarının artması, göç kararı vermeyi kolaylaştırmıştır. Kırsaldaki ürünlerin taşıtlarla başka şehirlere taşınabilmesi, iş imkânlarını azaltmış ve üretimin yapıldığı büyük şehirlere göç etmeye neden olmuştur.
  • Sosyo-psikolojik nedenler: Sosyal statü olarak kentli olmak isteği, eğitim ve sağlık olanakları gibi şehrin çekici özellikleri, kırsalda yaşayanların göç kararını kolaylaştırmıştır.

Kentleşmenin pek çok alanda yansımaları olmuştur. Eğitim, ekonomi, aile, geleneklere bağlılık gibi pek çok alanda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kentli nüfusun artması, işbölümü, ihtisaslaşma ve örgütlenme gibi yeteneklerin kazanılmasını sağlamıştır. Kentlerde artan nüfus, eğitimli insanların çoğalmasına ve dolayısıyla ihtisaslaşmanın artmasına yol açmıştır. Eğitilen nüfus farklı alanlara yönelerek hem yeni neslin eğitimine hem de yeni iş alanları açılmasına katkı sağlamıştır.

Göçlerle birlikte üretim artmış, ekonomi kalkınmaya başlamıştır. Şehre göç eden aileler, akrabalarının olduğu yerleri tercih etmişler ve şehirde gruplaşmalar oluşmuştur. Genellikle sanayi bölgesi etrafına konutlaşan göçmenler, şehre adapte olurken bir arada olmayı tercih etmişlerdir. Kente ayak uydurabilen bireyler bu birliktelikten kopup akrabalık bağlarını gevşetebilmişlerdir. Gelenek ve göreneklere bağlılığın da şehir yaşamına adapte olurken azaldığını, dindarlığın da düşüşe geçtiğini söyleyebiliriz.

Kentleşme, yerleşim yerlerinin yapısal değişikliğine yol açar. Kentleşmeden önce şehir merkezlerinde elit tabaka yaşarken, kentleşme ve ulaşım imkânlarının artmasıyla birlikte şehrin sakin yerlerine elit tabaka yerleşir. Yeni göç eden bireyler genellikle üretim yapılan alanların çevresinde gecekondular oluşturarak yaşamıştır. İmar affı, gecekondulaşmanın artmasına sebep olmuştur.

Günümüzde kentleşme hızı yavaşlamış sayılabilir fakat hala bireyler kentlileşirken sorunlar yaşanmaktadır. Şehir kültürüne adapte olmakta zorluk çeken kırsal göçmenleri, yeni kültüre direnmekte ve eski değerlerini sürdürmek istemektedir. Bu durum da sosyal sorunlara yol açabilmektedir.

KAYNAKÇA

ADIGÜZEL, Y. (2018). Göç Sosyolojisi. Ankara : Nobel Yayınları.

DEMİR , K., & ÇABUK, S. (2010). Türkiye’de Metropoliten Kentlerin Nüfus Gelişimi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 193-215 .

ÖZDEMİR, V. (2014). Türkiye’de Planlı Kalkınma Deneyimleri . Marmara Üniversitesi .

SAĞLAM, S. (2016). 1923-1950 Yılları Arasında Türkiye’de Kent ve Kentleşme Olgusu . Sosyoloji Konferansları , (s. 257-274).

YILMAZ , E., & ÇİTÇİ , S. (2011). Kentlerin Ortaya Çıkışı ve Sosyo-Politik Açıdan Türkiye’de Kentleşme Dönemleri. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 252-267.

Bir Cevap Yazın