Emile Durkheim’in “Sosyolojik Yöntemin Kuralları” Kitabının Tahlili

Émile Durkheim, sosyolojiye yöntemler getirmesi ve bu yöntemleri belirginleştirmesi ile sosyolojide yeni bir dönemin başlangıcına imza atmıştır. Arslantürk & Amman’ın da (2020, s. 91) dediği gibi bir bilimin bağımsız olması için konusundan ziyade yönteminin ortaya konulması gerekmektedir. Durkheim’in yöntemsel olarak yapmayı hedeflediği, doğa bilimlerinde var olan yöntem bazında bir bakış açısı ve inceleme alanı oluşturmaktır (Edinsel, 2014, s. 379). Durkheim’e göre sosyolojinin ihtiyaç duyduğu yenilik, alışkınlıklar olan olguları incelemek ve bunu pratik olarak elde etmekten ziyade pratiklerin getirdiği bakış açılarından kurtulup bu olgulara nesnel olarak yaklaşabilmektir. Denilebilir ki sosyolojinin konusunu meydana getiren sosyal olgular; ahlak, din, kanun gibi biçimler alarak kendini kabul ettirebilmekte ve bu noktada hem bireysel hem de toplumsal şuur farkları meydana gelebilmektedir. Bu yönüyle sosyolojiyi, psikolojiden ayırma çabasında olan Durkheim, sosyolojik açıklamanın bireysel güçlerle değil kolektif güçlerle ilgili olduğunu ileri sürmektedir (Swingewood, 2014, s. 105). 19. yüzyıl sosyologlarını (Comte, Mill, Spencer), toplumun doğası hakkındaki genellemeler, toplum-biyoloji ilişkisi vb. dışında bir şey söylememeleri konusunda eleştirmekte ve sosyolojiye, nesnel bir tanımlama yöntemi kazandırılması gerektiğini; 1895 yılında yazdığı, giriş, altı temel bölüm ve sonuç kısmından oluşan “Sosyolojik Yöntemin Kuralları”nda, sistematik bir şekilde ele almaktadır.

https://www.timetoast.com/timelines/teorias-del-curriculo-y-la-iinovacion-teoria-logocentrica ve https://www.abebooks.com/book-search/title/rules-sociological-method/first-edition/ adresinden yararlanılmıştır.

“Sosyolojik Yöntemin Kuralları”nda Durkheim’in yola çıktığı nokta, o güne kadar sosyologların toplumsal olguları incelerken izledikleri yolun, yani yöntemin tanımlama ve ayırt etme gibi özelliklere tabi tutulmasından kaynaklanan eksikliğidir ki Durkheim bu durumu, üstünkörü bir soruşturma olarak nitelemektedir. Bu kapsamda toplumsal olguların ne olduğu ve buna uygun yöntemin belirlenmesi gerektiğini ileri süren Durkheim, “Toplumsal Bir Olgu Nedir?” sorusunu ortaya atmaktadır. Durkheim’e (2015, s. 30) göre toplumsal olgu; sadece bireyin dışında olmakla kalmayan, buyurucu ve zorlayıcı bir güce sahip olan ve bu güçle birey istese de istemese de kendini kabul ettirendir. Toplumsal olgular, sahip oldukları güç ile kendilerini kabul ettirirlerken davranma, düşünme ve duygu biçimlerini kullanmaktadırlar. Eylemden meydana gelmeleri yönüyle organik fenomenlerden ayrılan toplumsal olgular, psişik fenomenlerle de karıştırılamazlar çünkü “toplumsal” nitelemesi ile bu olgular, farklı bir tür haline gelmekte ve dayanakların bireyden çıkıp toplumsal olana kaymasını ifade etmektedir (Durkheim, 2015, s. 31). Durkheim’e göre olgular, sosyolojinin temel alanını bu yönüyle oluşturmaktadır. Sadece belirli organizasyonların olduğu yerde olgular yoktur, aynı etkinliğe sahip ve toplumsal akımlar olarak adlandırılan olgular da vardır ki Durkheim, kolektif bilincin coşkulu yanını kastetmektedir. Sosyolojik olgu kavramıysa dört özellikten meydana gelmektedir: Belirlenmiş eylemlerdir, kolektif olmalarından kaynaklı geneldir, baskı uygulayıcı özellikte ve bireyselden bağımsız bir tavır sergilemektedir. “Toplumsal Olguların Gözlemlenmesine İlişkin Kurallar” adlı ikinci bölümde, düşüncenin bilimden önce geldiği, bilimin ise yöntemsel açıdan bu düşünceleri sistematikleştirdiği ifade edilmektedir. Toplumsal olguların gözlemine ilişkin önerilerden bahseden Durkheim’e göre bunlardan ilki, toplumsal olguların kişisel eğilim ve ön yargılardan arındırılması gerekliliği; ikincisi, araştırılan olgunun net biçimde tanımlanması; üçüncüsü, bu olgunun somut göstergeye sahip olmasıdır (Turner, Beeghlay, & Powers, 2015, s. 369). Dördüncüsü ise toplumsal fenomenlerin şeyler olduğu ve şeyler gibi ele alınmasıdır. Gözleme sunulan her şeyi nesne olarak tanımlayan Durkheim, toplumsal olguların dışarıdan gözlemlenerek fiziksel olguların keşfedildiği gibi keşfedilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Aron, 2017, s. 261). Üçüncü bölüm “Normal Olanla Patolojik Olanın Ayırt Edilmesine İlişkin Kurallar”dır. Normal olanla patolojik olan, doğası gereği benzer gözükse de farklılıkları önemlidir ve bu farklılıklar bilinmelidir. Durkheim, toplumların genel özelliklerinin, normalliği belirleyen kıstas ve bu genel özelliklerden sapan şeylerin patolojik olduğunu belirtmektedir. “Normal fenomenleri dıştan belirginleştiren özelliğin kendisi de açıklanabilir bir fenomen olduğuna göre, genellik gözlemle doğrudan saptanarak açıklanmalıdır (Durkheim, 2015, s. 70).” En genel anlamı ile toplumsal düzeyde genel biçimlere sahip olgular normal olarak nitelendirilirken bunların dışında kalan olgular, patolojik ya da hastalıklı olarak nitelendirilmektedir. Dördüncü bölüm olan “Toplumsal Tiplerin Oluşturulmasına İlişkin Kurallar”da toplumsal olgunun, toplumsal türlere göre ‘normal-anormal’ şeklinde nitelendirilebileceği ve sosyolojinin dallarının, bu çerçevede oluşması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu noktada ilk olarak sosyal fenomenleri oluşturan etkili neden ve işlevler, ikinci olarak da bunların bireysel bilinç hallerinde aranmaması gerektiğidir. Diğer iki ölçüt ise sosyal fenomenin işlevini, sosyal amaçlara bağlı biçimde ele almaktır. Ayrıca sosyal fenomenleri oluşturan neden ve işlevler olarak adlandırılabilecek olan bu sistemler, bireysel bilinç halleri üzerinden değil bir önceki sosyal fenomenler üzerinden değerlendirmeye alınmaktadır. Başka bir ifade ile sınıflandırma için belirlenen ölçütler, sistemlerin parçalanması ve parçaların, tekrar nasıl bir araya geldiklerine dair genel tiplemelerdir. Beşinci bölüm “Toplumsal Olguların Açıklanmasına İlişkin Kurallar”da Durkheim sosyologlara eleştiride bulunmakta, onların, fenomenler hakkında bilgi verdiklerini sandıklarını ileri sürmektedir. Fakat sosyal fenomenler açıklanırken bunların nedenleri ve işlevleri netleştirilmeli ve bu sosyal fenomenler, bireysel bilinç hallerinden bağımsız ele alınmalıdır. Ardından bu sosyal fenomenler, sosyal amaçlarla ilişkilendirilmeli ve bunların kaynakları, sosyal ortamın yapısında incelenmelidir. Neticede toplumsal varoluş, bireylerin üstünde bir güce sahip, kendine özgü (sui generis) yapıdır (Edinsel, 2015, s. 369). Altıncı bölüm olan “Kanıtlamaya İlişkin Kurallar”da Durkheim, iki farklı yöntem üzerinde durmaktadır: İlki, toplumları sınıflandırmalar kapsamında karşılaştırmaktır yani, bir toplumda var olup diğerinde olmayan olguların, toplumda yaratacağı etkinin ne olduğudur. İkincisi, eşanlı değişiklikler yöntemidir ki burada amaç; iki toplumsal olgu arasındaki ilişkinin ortaya konmasıdır. Bu noktada Durkheim (2015, s. 118), toplumsal fenomenlerin inceleme yapanın alanına sığmadığını ve buna bağlı olarak karşılaştırmalı yöntemin, sosyolojiye uygun tek yöntem olduğunu açıkça ifade etmektedir. Durkheim’e göre önemli olan husus, yapılan araştırmanın yöntemsel olarak yapılması, bu yapılırken tümdengelim yönteminin kullanılması ve karşılaştırmalar aracılığı ile sonuçların doğrulanması çabasıdır (2015, s. 123).

Sonuç olarak kendine özgü bir bilim olan sosyolojinin kendine has yöntemlere, nesnelliğe ve her şeyden önce olguların neler olduğunun belirlenmesine ihtiyacı bulunmaktadır. Her şeyden önce olguların neler olduğunun bilincine varılarak hareket edilmelidir. Bu bağlamda Durkheim, sosyolojide yapılan hataları, eksikleri belirterek “Sosyolojik Yöntemin Kuralları”nda, sosyolojide yöntem konusunda harita oluşturmuştur. Sosyolojinin, olguları şeyler olarak ele alması, sosyoloğun şeyleri öğrenmesi de kaçınılmaz olmakla beraber, toplumsal hayatın açıklanması için toplumun doğasına gitmek de şarttır (Durkheim, 2015, s. 80-101).

Kaynakça

Aron, R. (2017). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri. (K. Alemdar, Çev.) İstanbul: Kırmızı Yayıncılık.

Arslantürk, Z., & Amman, T. (2020). Sosyoloji-Giriş-Tarihçe. İstanbul: Çamlıca Yayınları.

Durkheim, É. (2015). Sosyolojik Yötemin Kuralları. (C. B. Akal, Çev.) Ankara: Dost Kitabevi.

Edinsel, K. (2014). Sosyolojik Düşünce ve Çözümleme. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Swingewood, A. (2014). Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi (4. b.). (O. Akınhay, Çev.) İstanbul: Agora Kitaplığı Yayınları.

Turner, J. H., Beeghlay, L., & Powers, C. H. (2015). Sosyolojik Teorinin Oluşumu (5. b.). (Ü. Tatlıcan, Çev.) İstanbul: Sentez Yayıncılık.

Bir Cevap Yazın