Gecekondu

Gecekondu, Türk dil Kurumu’nun güncel Türkçe sözlüğünde ‘İmar ve yapı kanunlarına aykırı olarak başkalarına veya kamuya ait arazi veya arsalar üzerinde toprak sahibinin bilgisi ve rızası olmaksızın acele yapılmış konut’ olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla gecekondu imarı yasal değildir. Sanayi bölgelerine, şehrin dışına ve doğal afet bakımından riskli olan bölgelere kurulan gecekondular, acelece yapılmış ve yeterli imkân sağlanamamış olduğundan su, elektrik gibi tesisatları bulunmayan mekânlardır. Bu şartlar altında olan insanlar için, gecekondularda yaşamak keyfî olmasa gerektir.

https://www.diegocupolo.com/photography/turkey/ adresinden yararlanılmıştır.

Kırsalda çeşitli sebeplerden ötürü geçinme imkânı bulamayan insanlar, çareyi şehre göçmekte bulmaktadırlar. Şehre göçen bireyler, imkânsızlıklardan dolayı geldikleri şehirlerde iş bulmakta zorlanırlar. Bu bireyler iş bulduktan sonra az maaşla hem kira hem geçim sağlamada yaşadıkları sıkıntılardan dolayı devlet arazilerine konut yaparlar. Bu durum onlar için meşrudur ve suç sayılmaz.

Gecekondulaşmanın nedeni kırsalda geçimini sağlayamayan insanların kente göç etmesi ve kente tutunma sürecinde barınma ihtiyaçlarını giderme isteğidir. Ülkeler kentleşmeyi sağlamaya çalışırken göç edenlere iş ve barınmada destek olmalıdır. Bu sağlanamazsa kentte gecekondulaşma, suça sapma gibi durumların oluşması normaldir. Türkiye I. Dünya Savaşı’ndan sonra kentleşmenin arttığı ülkelerden biridir fakat II. Dünya Savaşı’nın verdiği tedirginlik ve ekonomik yetersizlik konut yapımında etkili olduğundan göç edenlerin kalacak yer sorunu onları gecekondulaşmaya itmiştir.

Kentleşme gelişmişlikle paralel ilerleyen bir süreçtir. Endüstri arttıkça işçi açığı ortaya çıkar ve kırsaldan kente göç teşvik edilir. Durum Türkiye için farklıdır çünkü Türkiye sanayide veya hizmette gelişim göstermeden kentleşmiştir. Türkiye’de kentleşme, kırsaldaki maddi imkânsızlıkların itmesi ve kentlerde iş bulabilme umudu olmuştur. Sanayi veya hizmet yeterince gelişmediğinden, kente gelen bireyler hayata tutunmakta zorluk çekmişlerdir. Bu sebeple göç eden bireyler, ilk olarak hemşehrisi veya akrabasının yanına yerleşirler. Gerek şehre yabancı olmanın verdiği yalnızlık hissini gidermek gerek ise sosyo-ekonomik düzeyine uygun insanlarla bir arada bulunma isteği bunda etkili olmuştur. Bu açıdan bakarak ilk gelenlerin gecekondulaşmasının onu takip edenlere de etki edebileceğini görebiliriz. İmkân olsa veya tanınsa dahi sonradan göçenler tanıdıklarının yanında yaşamayı tercih edebilir. Dolayısıyla gecekondulaşma sadece ekonomik sebeplerden dolayıdır denilirse kültürel sebepleri göz ardı edilmiş olur.

Şehrin yapılanması için risk olan gecekondular, kentlerin en büyük problemlerinden biridir. Hem kendi içerisinde oluşturduğu yarı geleneksel yarı kentli kültür yapısı hem de riskli bölgelere çarpık şekilde inşa edilen binalardan oluşması sebebiyle kentin yapısına zarar vermekte ve kentin gelişmesinin önünde engel olmaktadır.

Türkiye’de 1950 sonrası hızla artan kentleşme paralelinde gecekondulaşmayı da oluşturmaktadır. 1950’de    % (10000 ve Üstü Olma Ölçütüne Göre) 18.54 olan kentleşme oranı 1980’de 45.44’e tırmanmış, 2010 yılında ise 73.66’yı bulmuştur. Hızla artan kentleşme ve gecekondulaşmayı ıslah ve göçmenlere iş imkânı için, kalkınma planları oluşturulmuştur. 1963 yılında ilk kalkınma planı oluşturulmuştur. İlk planda (1963-1967), yeni yerleşim yerleri oluşturulamayacağından dolayı yıkım yerine ıslah/iyileştirme yapılması tercih edilmiştir. Yeni yapılan binaların durdurulmasının daha faydalı bir karar olacağı düşüncesi, imar affı oluşturulmasını sağlamıştır. Fakat imar affı gecekondulaşmanın artmasına sebep olmuştur. Nitekim daha önce 1953 yılında 80 bin olan gecekondu imar affı sonrası 240 bine yükselmiştir. Halk, bina yapsa da imar affından faydalanabileceğini düşündüğü için gecekondulaşma devam etmiştir. İkinci planda (1967-1972) önlemeye öncelik verilmiştir. Bu yöntem de işe yaramamıştır. 1960-65 arasında gecekondu sayısının 430.000’e vardığı, kentli nüfusun %22’sinin gecekondularda yaşadığı ve 1967 sonunda gecekondu sayısının 450.000’e ulaştığı, her yıl 7.500 gecekondu yıkılırsa toplam 37.000 gecekondu karşılığında konut yapılması gerektiği saptanmıştır (Mutlu, 2007, s. 42).Üçüncü planda (1973-1977) gecekondulaşmanın ekonomik büyüme ile çözümlenebileceği düşünülmüştür. Dördüncü planda (1978-1983) gecekondulara altyapı hizmetlerinin götürülmesi planlanmış fakat bu da fayda etmemiştir.

Tedbirler ve cezalar işe yaramadığı için kentsel dönüşüm planları oluşturulmuştur. 2000’li yıllarda, gecekonduların kentsel dönüşümle düzenlenmesi gündeme gelmiştir. Kentsel dönüşüm, kentin imar planına uymayan ruhsatsız binalarının yıkılıp planlara uygun olarak toplu yerleşim alanlarının oluşturulması (TDK) demektir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanununda (2004) büyükşehir belediyeleri kentsel dönüşüm konusunda yetkilendirilirken, 5393 Sayılı Belediye Kanunu (2005) ile ilk kez belediyelere kentsel dönüşüm konusunda görevlendirilmiştir. Belediyeler, riskli gördükleri bölgelerdeki yapılanmayı düzenleyebilecek, yeni alanlar inşa edebilecek yetkiyi kazanmıştır. Gecekondular, yıkık veya yıkılabilme riski bulunan binaların olduğu bölgeler, afet anında çökebilecek binaların bulunduğu bölgeler gibi mekânlar, kentsel dönüşüme uğrayacak yerlerdir.

Kentsel dönüşüm, sadece binaların yıkılıp yeni binaların yapılması demek değildir. Kültürel olarak da bir dönüşüm sağlanmak istenmiştir. Kentsel dönüşümün yanında kentlileşmeye de olanak tanınmak istenmektedir. Ancak beklentiler karşılanamamaktadır çünkü kentin önemli yerlerinde hızlıca kentsel dönüşüm sağlanabilmesine rağmen çöplük veya bataklık çevresinde oluşturulmuş gecekonduların dönüştürülmesine çoğu müteahhit yanaşmamaktadır. Dönüştürülen bölgelere hizmetlerin ulaşması kolaylaşmıştır. Kentli ve gecekondulu kaynaşmış ve gecekondulunun kente adaptasyonu hızlanmıştır. Dönüştürülemeyen bölgeler ise gecekondulaşmaya devam etmektedir.

Sonuç olarak, ülkemizin önemli problemlerinden biri olan gecekondulaşma için kentsel dönüşüm yararlı bir çözümdür diyebiliriz fakat bazı bölgelerin göz ardı edilmesi ve bazı bölgelerde gecekondulaşmanın devam etmesi, şehrin bir taraftan düzeltilirken diğer taraftan bozulmasına sebep olduğu için ilerleme kaydedemeyeceğimiz anlamına gelebilmektedir.

KAYNAKÇA

ADIGÜZEL, Y. (2018). Göç Sosyolojisi. Ankara: Nobel Yayınları.

DAVİS, M. (2016). Gecekondu Gezegeni. (G. Koca, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.

DEMİRCİ, E. (2013). Kentleşmenin Bir Sonucu Olarak Gecekondu Ve Gecekonduya Alternatif Çözümler, Yüksek lisans Tezi, Selçuk üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

GENÇ, F. N. (2011). Gecekonduyla Mücadeleden Kentsel Dönüşüme Türkiye’de Kentleşme Politikaları . Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s. 15-30.

MUTLU, S. (2007). Türkiye’de Yaşanan Gecekondulaşma Süreci ve Çözüm Arayışları: Ankara Örneği, Ankara.

Bir Cevap Yazın