KISACA PIERRE BOURDIEU VE SOSYOLOJİSİ

Yaşam Öyküsü

Pierre Bourdieu, 1 Ağustos 1930’da Fransa’nın Denguin kasabasında dünyaya geldi. Babası devlet memuru olan Bourdieu, orta-alt sınıf bir ailede büyüdü (Monnier, 2007; Jenkins, 2005a; akt., Ritzer & Stepnisky, 2018, s. 374). 1950’lerin başında Paris’te École Normale Supérieure’den mezun olmasına rağmen okulun otoriter yapısına itiraz ederek tez yazmayı reddeden Bourdieu, 1956 yılında askere gitti ve buradaki iki yılını Cezayir’de geçirdi. Buradaki deneyimlerinin Bourdieu üzerinde önemli bir etkisi olduğu, bu etkilenme nedeniyle bu konu hakkında bir kitap yazdığı ve görevi bitmesine rağmen Cezayir’de bir süre daha kalmaya devam ettiği bilinmektedir (Ritzer & Stepnisky, 2018, s. 374). 1960’lı yıllarda ise Paris Üniversitesi’nde göreve başlayan Bourdieu, daha sonra çeşitli üniversitelerde de eğitim vermiştir. Bunun yanı sıra düşünceleri ve yaptığı çalışmalar ile çevresindekiler için önemli bir entelektüel haline gelmiştir (Ritzer & Stepnisky, 2018, s. 374). Eserleri ile farklı alanları etkileyen Bourdieu, öğrencileri ile birlikte de çalışmalar yapmış, ardından 1968 yılında Centre de Sociologie Europeenne’nin kuruluşunda ve yönetiminde etkin rol oynamıştır. Aynı zamanda burada bir yayın girişimi oluşturmuşlardır. 1981 yılında ise Raymond Aron’ın emekli olması ile College de France’daki önemli sosyoloji kürsüsü boşalınca birçok önemli teorisyen bu kürsüye talip olsa da bu kürsü, Bourdieu’ye verilmiştir ve Bourdieu, bu kürsüde eğitim verirken bir yandan da üretmeye devam etmiştir (Jenkins, 1992; akt., Ritzer & Stepnisky, 2018, s. 374). Yapmış olduğu çalışmalar arasından Uluslararası Sosyoloji Birliği tarafından 20. yüzyılın en önemli on çalışmasından biri olarak Distinction: A Social Critique of the Judgment of Tast (Ayrım: Beğeni Yargısının Toplumsal Eleştirisi-1979) eseri seçilmiştir (Allan, 2020, s. 241-242). Sosyolojinin önde gelen isimlerinden olan Weber ve Durkheim’ın izlerini taşıyan Bourdieu, 23 Ocak 2002 yılında, 71 yaşındayken Paris’te hayata gözlerini yummuştur.

Eserleri

Vârisler Öğrenciler ve Kültür (1964), Toplumbilim Sorunları (1980), Akademik Aklın Eleştirisi (1983), Sanatın Kuralları (1992), Dünyanın Sefaleti (1993), Pratik Nedenler (1994), Televizyon Üzerine (1996), Eril Tahakküm (1998), Bir Otoanaliz İçin Taslak (2004), Yeniden Üretim, Genel Sosyoloji: Collège de France Dersleri (1981-1983), Heidegger’in Politik Ontolojisi, Ayrım: Beğeni Yargısının Toplumsal Eleştirisi, Bir Pratik Teorisi İçin Taslak-Kabiliye Üzerine Üç Etnoloji Çalışması, Sanat Sevdası, Avrupa Sanat Müzeleri ve Ziyaretçi Kitlesi (Alain Darbel ile). 

Pierre Bourdieu’nün Metodolojisi ve Kuramı

Yakın dönem Fransız sosyolojisinin önemli isimlerinden olan Bourdieu, yaptığı analizlerle bazı kavramları yeniden yorumladığı gibi elbette yeni kavramlar da kazandırmıştır. İki yaklaşımı uzlaştırmaya çalışan bir kuram ortaya koymaya çalışan Bourdieu; öznel ile nesnel, makro ile mikro, toplum ile birey arasında bir dikotomi olduğunu ileri sürmektedir. İki paradigmadan biri seçilince diğerinin dışarıda kalmasının verimli sonuçlara gebe olmadığını, sadece makro ya da mikro açıdan bakılırsa birinin eksik olacağını vurgulamaktadır. İkisinden birini seçmek zorunluluğu yoktur. Bunların yanı sıra habitus kavramını ortaya koymaktadır. Sosyoloji anlayışı, birbirine zıt görünen birçok kavram ve kuramı bir araya getirme çabası olarak nitelendirilebilmektedir. Onun sosyolojisi, mikro ve makro kuram konularını aşmaya çalışan sentezci bir yaklaşımı temsil etmektedir. Ona göre sosyolojik kuram ve araştırmanın temel hedefi, öznel olan ile nesnel olan arasında karşılıklı olarak birbirlerini var eden ve üreten durumu analiz etmek olmalıdır. Bu nedenle habitus kavramını üretmiştir. Habitus, toplumsal gerçekliğin nesnellik ve öznellik ile olan diyalektiğidir. Nesnel ve öznel olanı toplumsal gerçeklik düzleminde birbirinden ayırt etmek pek kolay olmadığı gibi daha ziyade pek mümkün de değildir. Nesnellik-öznellik ya da yapı-eylem, iki bağımsız olgu gibi görünse de temelde iki ayrı olgu değil bilakis diyalektik ilişkinin iki yanıdır. Toplumsallaşmanın gücü, büyük ölçüde bedensel olarak basitçe kim olduğumuzun bir parçası olarak yaşanmaktadır ki tam olarak bu duygu, habitusun karşılığıdır. Daha anlaşılır bir ifade ile bu duygu, habitustur. Habitusu, toplumsal yapılar ile toplumsal pratikler arasındaki bağı oluşturduğu düşünülen bir dizi edinilmiş düşünce, davranış, beğeni vb. kalıplar için kullanılan bir kavram olarak tanımlamak da mümkündür.

Bir meslekte uzun süre bulununca oraya ait yaşam tarzı oluşmaktadır örneğin. Bu oluşurken de nesnel gerçekliklerin insanların alanlarına girmesi durumu söz konusu olmaktadır. Sosyal dünyanın yasalarının içselleştirilmiş öz alanı olarak ifade etmek mümkündür habitus kavramını. Habitus, sembolik olarak insanların beğenilerinde, yaşam stillerinde ve tercih ettikleri pratiklerde kendisini belli etmektedir. Böylece farklı toplumsal sınıflar, kendi habituslarını üretmelerinden kaynaklı farklı eğilimlere, farklı yaşam stillerine sahip olmaktadırlar. İnsanların edindikleri ya da kazandıkları eğilimler sistemi, onların toplumda sahip oldukları konumları ve özel sermaye donanımları ile yakından ilişkilidir, hatta doğrudan belirleyici bir bağlılığı vardır. Bourdieu, sermaye kavramını, bireyin belirli bir toplumsal alana katılımını ve bu alan içerisindeki rekabetin getirdiği özel kazançlara ulaşmasını sağlayan, belirli bir toplumsal arenada mevcut, etkili bir aracı kaynak olarak kullanmaktadır. Çetin (2017, s. 47), alandaki aktörlerin konumunun sahip oldukları sermaye miktarı ve ağırlığı tarafından belirlendiğini ve Bourdieu’nün bu alanı ve de içerisinde sürdürdüğü mücadeleyi tanımlamak adına hayal gücünü kullandığını, ayrıca sermayenin hem kendi hem de başkalarının kaderini kontrol etme gücünü verdiğini ifade etmektedir. Ona göre dört tür sermaye vardır ve bu sermaye çeşitleri, kişilerin sahip oldukları statüleri muhafaza edip gücü elinde tutmalarında birer etkendir. Aslında bu stratejiler planlı veya bilinçli olmaktan ziyade kişilerin sahip oldukları habitus ve sahip oldukları konumun doğasına bağlı olarak doğrudan gelişmektedir.

1. Ekonomik Sermaye: Kişilerin sahip oldukları maddi ve parasal değerler, onların ekonomik sermayelerini ifade etmektedir. Ekonomik sermaye, aslında başta kültürel sermaye olacak biçimde diğer sermaye çeşitlerini de etkileyen ve belirleyen bir sermaye biçimidir.

2. Kültürel Sermaye: Eşine az rastlanan sembolik mallar, beceri ve unvanlar, kültürel sermaye olarak tanımlanmaktadır. Belirli bir üst kültüre (elit ya da aydın) hitap eden ya da o kültüre ait olan nesne ve pratiklerin benimsenerek takdir edilmesine aracı olan kaynaklar olarak nitelendirilebilmektedir (Ak Özsoy, 2022, s. 31).

3. Toplumsal Sermaye: Bir gruba ya da topluluğa üye olarak kazanılan sermaye biçimidir. Bu sermaye biçimi hem kişiye hem de aktif olduğu gruplara fayda sağlamaktadır. Nitekim kişinin sağladığı getiri, ait olduğu grup ve grup üyeleri le kurduğu ilişkiler (güven, ortak anlayış, kooperatif davranış) vasıtasıyla da kar sağlamasına katkıda bulunmaktadır (Ak Özsoy, 2022, s. 35).

4. Sembolik Sermaye: Bizatihi bireyi ilgilendiren görünüş, şeref, duruş, davranış biçimleri, prestij ve konuşma şekilleri gibi alışkanlıklarını kapsayan, insanların çoğu zaman sermaye olarak algılamadıkları sermaye biçimidir ki bu biçimlerin birbirleriyle olan değişimiyle kültürel fikirler de yayılıp, toplumların değişmesi ve dönüşmesine sebebiyet verebilmektedir (Bourdieu; akt., Yel, 2016, s. 570; akt.,  Ak Özsoy, 2022 , s. 36).

Sermayeyi her biri farklı bir eylem alanıyla ilişki içinde, farklı biçimler alabilen bir yapı olarak niteleyen Bourdieu, sermayeyle ilgili birtakım özellikleri sıralamaktadır. Bunlardan ilki, insanların elde etmeyi hedefledikleri birçok farklı mal ve biriktirebilecekleri çok farklı kaynakların var olmasıdır. İkincisi ise bu mal ve kaynaklar anlamlarını –basitçe kendi içinde ve kendi başına değerli bazı maddi şeylerden ziyade- farklı alanlarda meydana gelen toplumsal ilişkilerden aldıkları için toplumsaldır. Son olarak sermaye birikimi mücadelesi –bahsi geçenler bağlamında- nadiren hikâyenin tamamıdır. Bourdieu, ekonomik sermayeyi Marx’ın yaklaşımını sahiplenerek ele almakta ve analizlerinde kültürel sermaye ile birlikte temellendirmeyi kurmaktadır. Aynı zamanda eşitsizlik üreten güç olarak da kullanılmaktadır. Kültürel sermaye, hiyerarşi kuran diğer bir toplumsal güç olarak onun sosyolojisinde diğer sermaye tiplerinden daha merkezi bir konuma sahiptir. Bunların yanı sıra kültürel sermayenin bedenselleşmiş, nesneleşmiş ve kurumsallaşmış olarak üç biçimde kendini gösterebileceğini de eklemektedir Bourdieu. Ona göre toplumsal sermaye, az çok kurumsallaşmış olan karşılıklı arkadaşlık ve tanıma ilişkileri ile kurulmuş, dayanaklı bir ağ ile ilintili, gerçek veya potansiyel olabilecek olan kaynakların toplamıdır. Alan kavramı ile sermaye kavramı ise birlikte anlamlı gözükmektedir. Alanlar, çıkarların biçimlendiği özel yerlerdir ve birtakım özgül ve indirgenemez yasalara göre işlemeye devam etmektedir. Bir sermaye, gerek silah gerekse mücadelenin kazancı veya kaybı olarak belirli bir alanda etkili olanın temsiliyetidir. Toparlamak gerekirse Bourdieu’nun kavramsallaştırdığı ve kuramsallaştırdığı araçlar, günümüz dünyasının açıklamasında önemli rol oynayan enstrümanlar arasında yer almaktadır.

Son olarak Bourdieu’nün bahsettiği kavramlardan biri de sembolik şiddettir. İnsanların kendi amaçlarını gizleyerek sanki benimsenen amaç bizim amacımızmış gibi yönlendirmesi eylemi olarak tanımlanabilmektedir sembolik şiddet. Örneğin şöhret kazanmak isteyen bir siyasetçi bu isteğini gizleyerek aslında ülkenin kalkınmasını istediğini ifade ediyor. Skolastik ya da geleneksel dönemde papanın, kralın kendisini din aracılığıyla meşru hale getirme çabası da bunun bir başka örneği olarak verilebilir. Din adamlarının yerini bilim insanları almış olsa da artık onların meşruluk kaynağı da kendisini aklın yerine bırakmış gözükmektedir.

KAYNAKÇA

Ak Özsoy, S. (2022). Mesleklerin Kültürel Sermayesi: Farklı Statülere Pierre Bourdieu Perspektifinden Bakmak. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi).

Allan, K. (2020). ÇAĞDAŞ SOSYAL VE SOSYOLOJİK TEORİ-Toplumsal Dünyaları Görünür Kılmak. (M. Oflas, Dü.) İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Çetin, E. (2017). Gündelik Hayata Sosyolojik Bakmak. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Ritzer, G., & Stepnisky, J. (2018). Modern Sosyoloji Kuramları. (H. Hülür, Çev.) Ankara: De Ki Basım Yayın.

*Öne çıkan görsel https://br.pinterest.com/pin/428334614540009164/ adresinden alınmıştır.

Bir Cevap Yazın