Kültür Nedir?

Kültür kavramı, her alana sirayet etmiş olmakla birlikte tanımlanması en zor kavramlar arasında yer almaktadır. Yine her alanda olduğu gibi sosyal bilimler alanında da sıkça kullanılan, yeni tanımlar ve içerikler eklenen kültür kavramı, beraberinde getirdiği tanımlarla tartışmalara da sebebiyet vermektedir. Her disiplin, yaygınlığı arttıkça ortak tanımı ya da kabulü de zorlaşan kültür kavramına, kendi yöntemleri ile yaklaşıp onu belirleme çabasını göstermektedir. Başta antropoloji, sosyoloji ve felsefe olmak üzere birçok disiplin tanımlama ve içeriğe eklemeler yapmakta, bununla beraber kullanım değişiklik göstermektedir ki bu durum, kültür kavramının zenginleşmesini sağlarken bir yandan da karmaşayı getirmektedir (Alver).

Kültür kavramın kullanımı ve anlamı dönemden döneme, hatta bireyden bireye değişiklik göstermektedir. Kimi zaman sosyal hayatı, kimi zaman bir sanatsal aktiviteyi veya kişinin bilgi düzeyini tanımlamak için kullanılmaktadır. Denilebilir ki kültür, bireylerin dinini, dilini, geleneklerini, göreneklerini, edebiyatını, sanatını, giyimini, yemeğini; kısacası topluma dair akla gelebilecek her unsuru kapsayan, geniş anlamlara sahip bir kavramdır. Örneğin bir ortama girdiniz, bir konu hakkında konuşulduğunu ve o sırada bir kişinin yeterli bilgiye sahip olmadığını anladınız ya da bir kişinin kaba davrandığına şahit oldunuz. Aklınıza gelecek ya da herhangi birinin aklına gelecek ilk niteleme ne olabilir? Büyük ihtimalle “kültürsüz” nitelemesi olacaktır. Anlamını bilerek ya da bilmeyerek bu niteleme ile gündelik hayatta sıkça karşılaşmaktayız. Elbette, tam tersi durumlar da mevcuttur. Örneğin entelektüel bilgiye sahip olduğunu anladığımız yahut nazik olduğunu düşündüğümüz biri için de “kültürlü” nitelemesini kullanmaktayız. Bunları bir kenara bırakalım ve kültürün nitelemelerinin ya da günlük hayatta kullanımı dışında kültür kavramının genel tanımına bakalım. Türk Dil Kurumu, kültür kavramının yerine Arapça kökenli ‘hars’ sözcüğünü kullanmış, ardından yerine ‘ekin’ kavramını önermiştir. Kültür ve uygarlık kavramlarının önemi üzerinde sıkça duran Ziya Gökalp’in de “hars” kelimesinin kullanımını tercih ettiği bilinmektedir. Günümüzde ise birçok toplumda yaygın olduğu şekilde Türk toplumunda da Fransızca kökenli ‘kültür’ sözcüğü kullanılmaktadır. Yine TDK’nin ifadesine göre, kültür sözcüğünün altı adet tanımı bulunmaktadır:

“1.  Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin,

2.  Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü,

3. Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi,

4. Bireyin kazandığı bilgi,

5. Tarım,

6.  Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.”

Kültür kavramı, Fransızca ‘culture’ kelimesinden türemiş ve özellikle ‘toprağı ekme-biçme, terbiye etme’ anlamlarında kullanılmıştır.  Bu dönemde kültür, gelişmişlik belirtisi olan ‘tarım’ın üzerine kurulmuş, hatta medeniyetle eş değer anlamı ifade edecek biçimde kullanılmıştır. Birçok yazar, düşünür, sanatçı ‘kültür’ün tanımının zor ve girift bir hal almaya başladığını dile getirmektedir. Bu yazarlardan biri Raymond Williams’tır ve ona göre, tarihsel değişimler, kültür terimini bugünkü kullanımında üç şekilde göstermektedir (Smith & Riley, 2016, s. 20):

“1.       Bir birey, grup ya da toplumun entelektüel, manevi ve estetik gelişimini ifade etmek.

 2.        Bir dizi entelektüel ve sanatsal faaliyeti ve bunların ürünlerini (film, resim, tiyatro) saptamak. Bu kullanımda kültür, az çok “güzel sanatlar” ile eşanlamlıdır.

 3.        Bir insanın, grubun ya da toplumun yaşam biçiminin tümünü, faaliyetlerini, inançlarını ve göreneklerini belirtmek.”

Williams’ın da belirttiği gibi, kültürün geniş bir alana yayıldığını ve bu alanları temsil eden bir sözcük olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Yakın zaman dilimine kadar kültür, bahsi geçen ilk iki tanıma uygun biçimde kullanılmaktayken günümüzde, son anlamının kullanımı da yaygınlaşmaktadır. Kültür kavramı, zamanla daha da kapsamlı bir hal alacaktır kuşkusuz.

Kültür, elbette etimolojik kökeni ya da anlatmaya çalıştıklarıyla değil, varlığıyla da günümüzde merak edilen, sıkça bahsi geçen bir konu olmuş ve alanlara da yayılmıştır. Sosyoloji alanında da geniş bir yere sahip olan kültürün, sosyolojideki en kapsamlı tanımı beş madde halinde toplanmıştır (Smith & Riley, 2016, s. 21):

“1.       Kültür; maddi, teknolojik ve sosyal yapısal olana karşı olma eğilimindedir.

2.         Kültür; ideal olanın, manevi olanın ve maddi olmayanın gerçekliği olarak görülür.

3.         Kültürün aynı zamanda pratiklerle ve performanslarla güçlü ve karmaşık bir ilişkiye sahip olduğu kabul edilir.

4.         Kültürün özerkliğine önem verilir.

5.         Çabalar değer tarafsızlığı sürdürmek içindir. “

Başka bir ifadeyle birinci tanımlamada değinilen nokta, kültürün yaşam tarzını; ikincide ise değer, inanış, sembol vb. sistemlerin somut ifadesidir. Sonraki tanımlama, kültürün bir kod olduğunu ifade ederek bunun üzerine yapılan yoğun çalışmaları kapsamaktadır. Dördüncü tanımlama da kültürün, toplumsal yapıların basit yansıması olarak değerlendirilemeyeceğine vurgu yapar. Son tanımlama ise kültürün, güzel sanatların ifadesi olarak sınırlanamayacağını, toplumsal olana yayılmış olarak bulunduğunu ifade etmektedir. Bahsi geçenler dâhilinde ve özetle söylenebilir ki insanı “kültürel bir varlık” olarak değerlendiren sosyal bilimler, insanın dini, sanatsal yanını göz önüne aldığı gibi, tarihi bir varlık olarak da ele almaktadır. Bununla birlikte sosyal bilimciler kültürün birleştiriciliği, bütünlüğü ve belirleyiciliğini vurgulamakta, dinler ve sanatlar da dâhil, yaşayıp öğrenilen her şeyi kültür olarak nitelemektedirler (Güvenç, 2013, s. 14).

İnterdisipliner bir alan olarak tanımlanan kültür, sosyolojinin geniş alanlarından birini oluşturmakla beraber en son gelişen alanlarından biri olarak da karşımıza çıkmaktadır. Sınıf, sanayi, suç gibi geleneksel alt disiplinlerin aksine kültür sosyolojisi, daha bütüncül ve farklı bir anlayışı ortaya koymaktadır (Işık, 2013). Bu kadar kapsayıcı ve bütüncül olma özelliği ile kültür sosyolojisinin zaman zaman aslında bir alt disiplin olmadığı ifade edilmekte ve bu iddia genelde kültür olgusunun sosyolojik çözümleme alanının her noktasında temel alınan unsurlar arasında yer almasına bağlanmaktadır.

Kültür kavramının tanımlanmasının güçlüğüne ve bu tanımlamanın her geçen gün daha da girift bir hale geldiğine daha önce değinilmişti. Bu noktada sosyolojinin tanımlamadaki yerine bakılırsa diğer alanlardan daha özgürleştirici bir yana sahip ve belirleyici olduğu görülecektir. Daha çok simge ve belirli semboller üzerinden giden kültürel araştırmalara sosyoloji, toplumla kurduğu bağ ve tezahürler yoluyla farklılık getirmekte, bu durum da kültür sosyolojisinin özgürleştirici yanını temsil etmektedir.

Farklı sosyologların birçok tanımında benzer şeylerin karşılığı olarak vücut bulan “kültür” kavramından, bu kavramın ne kadar işlevsel, çok boyutlu faktöre sahip olduğundan, aynı zamanda bir toplumu tanıma/anlama yolundaki en açık, bir o kadar da zor ve daima üzerinde durulması gereken olgu olarak da bahsedebiliriz. Kültür, bir toplumun her alanına sinmiş, yine toplumun kendisi tarafından üretilmiştir. Uygarlığı, ilerlemeyi, sanatı ve daha nice sistemleri açıklamada yegâne unsur olarak vardır ve var olmaya da devam edecektir.

Kaynakça

Alver, K. (tarih yok). Kültür Sosyolojisi ve Kültürel Çalışmalar. İstanbul: İstanbul Üniversitesi .

Güvenç, B. (2013). Kültürün ABC’si. Ankara: Yapı Kredi Yayınları.

Işık, C. (2013). Kültür Sosyolojisi: Toplumsalı Anlamada Bir Zorunluluk. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 16(2), 152-169.

Smith, P., & Riley, A. (2016). Kültürel Kurama Giriş. (S. Güzelsarı, & İ. Gündoğdu, Çev.) Ankara: Dipnot Yayınları.

Bir Cevap Yazın